Birisinin ev özlemi çektiğini duyduğumuzda çoğu zaman onların “Memleketimin havasını, suyunu, ve insanını özledim.” deyişlerine şahit oluruz. Peki, eve döndüklerinde ne olur biliyor musunuz? Hala ev özlemi çekerler.
Uzun süredir bu duyguyu tanımlamakta zorluk çekiyorum. Sanki devamlı bir şeyi özlüyormuşsun gibi bir şey. Aslında gerçek evimize, büyüdüğün şehir ya da bütün arkadaşlarının yaşadığı yer, karşı güçlü bir istek duymak yerine fiziksel olarak var olmayan potansiyel evimizi özlüyoruz. Başka bir yerde var olmalı ama değil mi?
Ev Özlemi Bile Değil, Kendine Özlem
Deniz kıyısında güneşli bir kasabada büyüdüm. Bazılarınız büyüdüğüm yer için hayallerdeki tatil yeri diyebilir. Şimdi bu söyleyeceklerim kulağa memnuniyetsiz bir çocuk gibi gelebilir: Orada yaşarken bir rutine hapsolmuş gibi hissettim.
Belki de benim “komşunun tavuğu komşuya kaz görünür” diye düşünmem bir yanılgıdır. Ya da bütün olanlar benim sosyal anksiyetemle alakalıdır. Eğer yaşadığım şehirden kaçarsam, masum bir şekilde, rahat ederim diye düşünüyordum. Bununla beraber hayal etmeye başlarsın. Pılını pırtını toplayıp bir dağ evine taşınmayı hayal eder ya da kendini gökdelenlerin arasında küçücük hissederek kalabalığa karışırken görürsün. Senin tanımadığın ve tanınmadığın bir kalabalığa. Sonra, eğer taşınacak kadar şanslıysan şunu fark etmeye başlarsın: Hayır, sana sihirli bir değnek değmedi.
Hala anksiyeteye sahipsin. Hala sakarsın ve hala zor anlar yaşadığın oluyor. Hayatın olacağını düşündüğün kadar ideal değil. Bu yüzden belki tamamen özgür olabileceğin başka bir yer vardır diye düşünüyorsun. Ama biliyorsun ki bu bir tuzak. Senin umutsuzca kaçmaya çalıştığın şey bir yer değil; kendin.
Yeni Bir Sen Peşindesin, Bu Yüzden Yeni Bir Çevrede Olmak İçin Can Atıyorsun
Kendine özlem duyan kişinin hayali:
"Eğer kendimi serbest bırakabilirsem, sonunda kendim olma hakkını kendime tanıyacağım."
Kaygısız ve kendine güvenen bir sen istiyorsun. Ama onu burada bulamayacaksın çünkü burada belirli imajı sürdürmen gerekiyormuş gibi hissedeceksin: aylarca ve yıllarca seni tanıyan insanlara karşı sürdürdüğün o imaj.
Varsayalım ki kendini ciddi bir insan olarak görüyorsun. Senin için geçici heveslerin peşinde koşmak zor olacaktır. Bilinçaltın buna izin vermeyecektir. Ailenin ve arkadaşlarının feryatlarını hayal et:
"Ne? Delirdin mi sen?!"
Peki ya kendini dünyanın diğer ucunda bulsan? İlk andan itibaren, rahat, neşeli ve enerjik bir insan olurdun. Ve kimse bunu garipsemezdi. Tabi, bu bir varsayım. Nasıl sadece ortamını değiştirerek anksiyetenin tamamen ortadan kaybolmasını bekleyebilirsin ki? Şehir şehir gezeceksin ta ki hala kendini özlediğinin ve gerçek evinin hiçbir yerde bulunamayacağının farkına varana kadar. Çünkü nereye gidersen git uyum sağlayamayacaksın. Bu da senin kâbusun olacak. Umuyorum ki bu durum şunu fark ettiğinde değişebilir.
Zihnin Senin Kalıcı Evindir
Bir vücuda, beyne ve düşünme kapasitesine sahip olduğun sürece. Bir hafta önce evimi çok özlüyordum ve sonra şunu düşündüm: Nereye gidersem gideyim ben daima evimdeyim. Benim zihnim benim evim. Sürekli düşünceler içinde kayboluyor, kendimle hesaplaşıyor ve içsel bir yolculuk yapıyordum. Sürekli. Hep içerideydim, dışarı adım atmadım. Kendine özlem duyan kişinin gerçekten istediği şey zihninin karanlığından kaçmak. Böylece, gelecekteki olasılıkları gözlerinde canlandırırlar. Hala umut var. En hoş yolculukluklar uçakla ya da trenle yaptığın değil kendi düşüncelerinle yaptığın yolculuktur. Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler kitabında bahsettiği gibi:
“Gidebileceğin hiçbir yer, kendi zihninden daha huzurlu ve özgür değildir."
Eğer zihnim ne zaman sığınacak bir liman arasam bana hayal etme kapasitesi veriyorsa zihnime sığınabilirim. Belki sen de aynısını yapıyordun. Bunca zamandır kafanın içinde yolculuk yapıyordun, potansiyel seni ziyaret ediyorsun ve bu senin lanetin olmak zorunda değil. Bence bu doğuştan gelen bir yetenek, kendini yeni bir ışıkta hayal edebilmek. Ne de olsa sen yerinde sayan bir varlık olarak dünyaya gelmedin.
Senin evin, doğduğundan beri içine sıkışıp kaldığın farkındalığın, ziyaret edebileceğin en değişken yer. O yüzden onu iyi koru. Duvarlarını istediğin gibi dekore edebilir, mobilyalarını onarabilirsin ta ki görünür bir şekilde ortaya çıkıp, rahat bir nefes alana kadar:
“Nereye gidersem gideyim… Evimdeyim. Evde olmak iyi hissettiriyor.”
Kaynakça
Emilie. (2024, June 28). When you feel homesick for a place you’ve never been. Medium. https://thetaoist.online/when-you-feel-homesick-for-a-place-youve-never-been-40dd12ae0a99
Comments