top of page

UYKUSUZLUK



1964'te San Diego'da Randy Gardner adında bir genç, bir bilim fuarı projesi için bir fikir ortaya attı. Ne kadar ayakta kalabileceğini test edecekti. Deneyin sonunda, 264 saat sonra (11 gün 25 dakika), hala geçerli olan yeni bir dünya rekoru kırmıştı. Ama bu sırada tam olarak kendisi değildi. Gardner karamsar, unutkan ve paranoyak hale gelmişti. Hatta bir noktada, sokak tabelasını bir kişiyle karıştırdı ve dördüncü günde kendisinin San Diego Chargers'ın koşucusu olduğunu düşündü.

 

Bu deney sırasında yanında onu gözlemlemek için Stanford Üniversitesi'nden William Dement vardı. W. Dement uykuyla ilgili araştırmalara yapan ve uzun süre uyanık kalmanın insanı öldürüp öldürmeyeceği sorusuna cevap arayan bir bilim insanıydı. Randy Gardner, tat koku ve işitme testlerine sokulmuştu ve bazı kokulara dayanamaz hale gelmişti. Bunların yanı sıra bilişsel ve duyumsal becerilerinin de olumsuz etkilendiğini görülmüştü. Fakat garip olan bir şey vardı ki o da Gardner’ın bu süreçte basketbol oynama becerisinin gelişmiş olmasıydı. 264 saatin sonunda hastanede çeşitleri testlere tabi tutulan Gardner’ın göze çarpan kötü bir sonucu yoktu. Gözlemlere göre Gardner’ın bu süreçte beyninin bir kısmı uyanıkken bir kısmı ise uyukluyordu. Bilim insanları bunu evrimin bir parçası olarak yorumlamıştı. Bu deneyden sonra Gardner okuluna kaldığı yerden devam etti.

 

Vücut, özellikle ergenlik çağında uykuya oldukça ihtiyaç duyar ve bir ergenin yaklaşık 9 saat uyuması gerekir. Fakat yapılan bir araştırma gösteriyor ki gençlerin sadece %14’ü bu saatler civarında uyuyor. Geri kalanı 7 saat veya daha az bir gece uykusu yaşıyor. Bu uyku eksikliği vücut ve ruhsal sağlığı belki de kalıcı şekilde bozma ihtimaline sahip.

Kötü bir gece uykusu çektiğinizi düşünün. Uyandığınızda nasıl hissedersiniz? Sersemlemiş, unutkan, beceriksiz ve dalgın. (Araştırmalar gösteriyor ki yirmi dört saat uykusuz kalmak aslında sizi sanki yasal olarak sarhoşmuşsunuz gibi beyin ölümüyle karşı karşıya bırakır.) Vücut, hücrelere enerji kazandırmak için uykuyu kullanır ve beyin bunu anıları geliştirmek ve sorunları çözmek için de kullanıyor. Araştırmalar, bir şeyi öğrendikten sonra biraz uyursanız bilgileri daha sonra hatırlama olasılığınızın daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu da demek oluyor ki uyku sizi daha akıllı ve daha yaratıcı yapabiliyor; uzun vadede gençlerde uyku eksikliğinin, onları depresyona, kaygı bozukluğuna, uyuşturucu kullanımına, kötü notlar almaya ve özgüven düşüklüğüne sebep olduğu çıkarımına varılıyor. Uyku yoksunluğu ayrıca kalıcı hücresel hasara ve hatta beyindeki nöronların ölümüne neden olabilir.

 

Araştırmacılar uyku yoksunluğunun bu kadar zarara nasıl sebep olduğunu anlamak istiyorlar. ACS'nin Proteome Araştırma Dergisi'ndeki yeni bir çalışmada, farelerle çalışan bir ekip, uyku yoksunluğuyla seviyesi azalan ve nöron ölümüne yol açan koruyucu bir protein tespit etti. Araştırmalar, uyku eksikliğinin, beynin öğrenme ve hafızayla ilgili kısmı olan hipokampusta* nörolojik hasara yol açtığını gösteriyor. Bu etkiye neyin sebep olduğunu daha iyi anlamak için bilim insanları, DNA'da genetik olarak kodlanmış talimatları içeren proteinleri ve RNA'nın bolluğundaki değişiklikleri incelemeye başladılar. Bu şekilde, önceki çalışmalar uyku kaybının zararlı olmasına yol açan faktörleri belirlemiştir; ancak araştırmacılar, bu faktörlerin daha büyük hayvan popülasyonlarının bilişsel işlevlerinde bir rol oynadıklarını genel olarak doğrulayamadı. Böylece Fuyi Xu, Jia Mi ve meslektaşları, uyku kaybının beyne nasıl zarar verdiğini daha fazla araştırmak ve bulgularını doğrulamak için yola çıktılar.

 

Başlangıç olarak araştırmacılar, farelerin basit bir labirentte ne kadar iyi ilerlediğini ve iki gün uykusuz kaldıktan sonra yeni nesneleri tanımayı nasıl öğrendiklerini incelediler. Daha sonra hayvanların hipokampuslarındaki proteinleri çıkardılar ve bolluğu değişen proteinleri belirlediler. Daha sonra, olasılıkları daha da daraltmak için, bu proteinleri, uyku yoksunluğu yaşamamış ilgili fare türlerinin labirent performansına bağlayan verilere baktılar. Bu yaklaşım araştırmacıları, uykusuz farelerde azalan pleiotropin (PTN) hormonuna yönlendirdi. Ekip, bir RNA analizi yoluyla, PTN kaybının hipokampustaki hücrelerin ölmesine neden olduğunu belirledi. İnsanlardaki genetik çalışmalara baktıklarında PTN'nin Alzheimer ve diğer sinir sistemindeki hasarlar sonucu oluşan hastalıklarda rol oynadığını buldular. Araştırmacılara göre bu çalışma, uykunun beyin fonksiyonlarını koruduğu hipotezini ortaya çıkardı. Araştırmacılar, ayrıca PTN düzeylerinin uykusuzluktan kaynaklanan bilişsel bozulmanın bir göstergesi olabileceğini de belirtti. 

Uykusuzluğun sadece bireyin ruhsal ve fiziksel sağlığı üzerinde değil, toplumun genel sağlığı üzerinde de olumsuz etkisi vardır. Toplumsal düzeyde, uykusuzluğun en belirgin etkilerinden biri iş performansındaki düşüş olabilir. Uykusuzluk, bireylerde dikkat eksikliği ve odaklanma sorunlarına sebep olur, bu da işyerlerinde verimliliği olumsuz etkiler. Bu durum, zamanla, ciddi anlamda iş kayıplarına ve ekonomik etkilere yol açabilir. Eğitim sistemi de uykusuzluğun toplumsal etkilerini yoğun bir şekilde hisseder. Öğrencilerin düzenli bir uyku almamaları, ders başarısını ve öğrenme kapasitesini azaltabilir. Uykusuzluk, öğrencilerin sınav stresiyle başa çıkmalarını zorlaştırabilir ve uzun vadede eğitim kalitesini düşürebilir. Bu durum, toplumun genç neslinin potansiyelini tam olarak kullanamamasına neden olabilir.

 

Toplumsal ilişkilerde de uykusuzluğun etkileri hissedilir. Uykusuz bireyler genellikle duygusal dengeyi koruma konusunda zorlanırlar, bu da aile içi ve sosyal ilişkilerde gerilimlere yol açabilir. Aynı zamanda, trafik kazalarında ve iş kazalarında artışa neden olan uykusuzluk, toplumun genel güvenliğini de tehdit eder. Uykusuzluğun toplumsal etkileri göz önüne alındığında, bu sorunun önlenmesi ve yönetilmesi için bireylerin ve toplumun genelinde farkındalık yaratılması önemlidir. Sağlıklı uyku alışkanlıkları teşvik edilmeli, iş ve eğitim alanlarında uykunun önemi vurgulanmalıdır. Ayrıca, stresle başa çıkma stratejileri geliştirmek ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemek, toplumsal düzeyde uykusuzlukla mücadelede önemli adımlar olacaktır. Bu şekilde, toplumun genel refahını artırmak ve daha sağlıklı, üretken bir toplum oluşturmak mümkün olabilir.

 

Sonuç olarak, Randy Gardner'ın deneyimi, uykusuzluğun sadece bir geçici zorluk olmadığını, aynı zamanda uzun vadeli sağlık ve yaşam kalitesi üzerinde derin etkilere sahip olabileceğini gösteriyor. Bireylerin ve toplumların bu konuda bilinçlenmesi ve uyku alışkanlıklarını iyileştirmeye yönelik adımlar atmaları, daha sağlıklı, mutlu ve üretken bir toplumun temelini oluşturabilir.

 

*Hipokampus beynin hafıza merkezi olarak bilinir. Kısa süreli hafızaya alınan bilgilerin uzun süreli hafızaya aktarılmasında görev alır. Hipokampus, yaşanılan anıların olaylarla ilişkilendirilmesinde ve kişinin yön bulma duyusunu kontrol etmede de önemli bir rol oynar.

 

Kaynakça


Hutson, M. (2013). When sleep becomes a nightmare! Are you stumbling around like a zzz's-deprived zombie? Wake up to the importance of getting enough shut-eye!. Choices/Current Health, 28(6), 4-13.


 

15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page