top of page
Aynil Hayat Genan

VAKA ÖRNEKLERİ İLE CAPGRAS SENDROMU

Capgras sendromu ilk olarak 1923 yılında Capgras ve Reboul-Lachaux tarafından “L’illusion des sosies” (dublör illüzyonu) adıyla tanımlanmıştır. Capgras sendromu, 11 Sanrısal Yanlış Tanımlama Sendromları (SYTS) arasında en çok rapor edilen sendromdur. Bu sendrom, bir insanın, genellikle hastanın yakın olduğu birinin, gerçek kişiye yakinen benzeyen bir sahtekarla (imposter) yer değiştirdiğine dair geçici, tekrarlayan ya da sürekli devam eden kuruntulu inanç olarak tanımlanır. Yanlış algılanan ufak davranışsal ya da fiziksel farklılıklar, sevdiklerini ve hayal ettikleri dublörü birbirinden ayırt etmek için hastalar tarafından sıklıkla kullanılır. Capgras sendromu (CS) sadece kişi misidentifikasyonuyla (yanlış tanımlama) sınırlı değildir; cansız objeler, hayvanlar ve kişinin kendisini bile içerebilir. Genellikle CS nadir görülen bir psikiyatrik bozukluk olarak varsayılır. Fakat CS tanılarının artmasıyla birlikte bu inanca meydan okunmuş oldu. Yaklaşık olarak psikotik bozukluğu olan hastaların %4’ü ve alzheimer’lı hastaların %30’unda CS görüldüğü uzmanlarca tahmin ediliyor. Tanıda artışın sebeplerinden biri olarak klinisyenler tarafından capgras sendromuna olan farkındalığın artması belirtiliyor. Capgras sendromunun nedeni tam olarak belirlenemese de bazı muhtemel etkenler üzerine araştırmalar devam ediyor. Sendromun etiyolojisine dair nöropsikolojik ve psikodinamik temelli bazı öneriler olsa da, hastalığın organik geliştiğine dair yayımlanan çalışmalar daha fazla yoğunluk göstermekte. Organik bağlamda incelendiğinde, sendromun ana niteliğinin beyin disfonksiyonu olduğuna inanılıyor. Bununla birlikte, yeterli ve makbul bir CS modeli için, hastaların yakınlarının bir benzeri ile yer değiştirdiğine dair inancının muhtemel olarak, bilişsel ve algısal bozukluklar, organik rahatsızlıklar, paranoid düşünce ve psikodinamik faktörlerin bir kombinasyonu olduğuna dair görüşün dikkate alınması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca capgras sendromu ağırlıklı olarak, başta paranoid alt tipi olmakla birlikte, şizofreni varlığında görülüyor.

Vaka 1

83 yaşında, eşiyle birlikte yaşayan bir kadın, unutkanlık ve son 6 ay içinde zihinsel yetenekte aşamalı gerileme sorunu için değerlendirme yapılmak üzere hastaneye yatırılıyor. Kayda değer bir psikiyatrik geçmişi olmadığı rapor ediliyor. Hastanın hastalık öncesi karakteri eşi tarafından neşeli, becerikli ve dışadönük olarak tanımlanıyor. Ayrıca mutlu bir evlilikleri olduğu da belirtiliyor.

Hasta son 6 ay içinde eşinin bir dublör ile yer değiştiren bir sahtekar olduğuna dair katı bir inanç geliştiriyor. Bu inanç kuruntusal bir yoğunluğa ulaşıp, hastanın davranışlarına da yansıyor. Örneğin, hasta, bir tanesi ‘kayıp’ eşi için olmakla birlikte üç bardak çay hazırlıyor. Eşi ile birlikte dışarı çıktıkları zaman gizlice evin içine girip dışarı gittiğine dair bir not bırakıyor. Bazen kendi evinde olmasına rağmen, ağlayarak evine götürülmeyi isteğini, evdeki tüm mobilyaların gerçek evinde olanların bir replikası olduğunu iddia ettiği rapor ediliyor. Fakat sahte olduğunu düşündüğü eşini ve evini de pasif bir şekilde kabullendiği görülüyor.

Hastanın demansı sonraki 2 yıl içerisinde ilerliyor ve gitgide eşinin dublörü olduğu inancını kaybediyor. Ne yazık ki sonrasında eşini tamamen tanımamaya başlıyor. Birkaç ay sonrasında ise hayatını kaybediyor.

Vaka 2

45 yaşında, boşanmış, çalışmayan ve oturduğu caddedeki tüm çocukların cinsel tacize uğradığına inanan bir kadın hastaneye yatırılıyor. Hasta, bu kaygısından dolayı sürekli 14 yaşındaki oğlunun vücudunu incelemeye kalkıştığı için, oğlu için devlet koruması altına alma emri veriliyor. Bu davranışı, bir gün kendisiyle eve dönmek istemeyen oğluna saldırdığında ortaya çıkıyor. Sonrasında okul müdürüne saldırıyor ve evinin yakınlarında bir inşaatçıyı bıçaklıyor.

22 yaşında sosyoloji okurken geçirdiği psikotik rahatsızlığa kadar hastanın önceki hayatının gelecek vaat ettiği söyleniyor. Bu rahatsızlığı takiben 23 yıl boyunca tekrarlayan paranoid şizofreni ile birlikte, en az 10 defa hastaneye yatırıldığı da rapor ediliyor.

Hastaneye yatışından sonra oğlu tarafından ziyaret edildiğinde onun kendi oğlu olmadığını ve bir sahtekar (imposter) olduğunu söylüyor. Kendisini ziyaret eden kişinin göz renginin farklı olduğunu, oğlu gibi iri ve kaslı olmadığını ve kendi oğlunun onu öpmeyeceğini iddia ediyor. Bir seferinde oğluyla ‘dublörünün’ “birbirinden gece ile gündüz kadar farklı olduğunu” söylediği not ediliyor. Nöroleptik tedavisi ile paranoid semptomlar hafiflese de sanrısal yanlış tanımlamanın devam ettiği gözleniyor.


Kaynakça:

-Edelstyn, N. M. J., & Oyebode, F. (1999). A review of the phenomenology and cognitive neuropsychological origins of the Capgras syndrome. International Journal of Geriatric Psychiatry, 14(1), 48-59.

-Frazer, S. J., & Roberts, J. M. (1994). Three cases of Capgras' syndrome. The British Journal of Psychiatry, 164(4), 557-559.

58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page