ÇOCUKLUKTAN YETİŞKİNLİĞE DİKKAT EKSİKLİĞİ ve HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU: DOĞRU TANININ ÖNEMİ

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), genellikle okul yaşlarında başlayan, birden fazla bilişsel ve işlevsel alanda bozulmaya sebep olan, dikkat eksikliği ve/ya da hiperaktivite-dürtüsellik ile nitelendirilen nörogelişimsel bir bozukluktur. DSM’de (Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) bu şekilde tanımlanan DEHB’ye, ağırlıklı olarak dikkatsiz, ağırlıklı olarak hiperaktif ve bu iki tipin kombinasyonu şeklinde ek alt tipler eklenmiştir. Lorenzo ve diğerlerinin (2021) çalışmasındaki verilere göre DEHB yaygınlığı çocuk/ergen grubunda %5-7 arasında iken, yetişkinlerdeki yaygınlık %2.5-4 arasındadır. DEHB’nin genellikle %60-85 oranında çocukluktan ergenliğe, %2-46 oranında yetişkinlikte devam eden kronik bozukluğa sebep olduğu görülmüştür. 2021 yılında Song ve diğerleri tarafından yapılan bir çalışmada yetişkin DEHB belirtileri gösteren kişilerin %2.58’inde çocuklukta da DEHB belirtileri görülürken, %6.76’lık bir kısımda çocuklukta DEHB başlangıcı görülmemiştir. DEHB daha çok erkek çocuklarda görülse bile, bazı araştırmacılar cinsiyet farkının aslında çok fazla olmadığını, ağırlıklı olarak dikkat eksikliği alt tipinin kızlarda daha çok görüldüğünü ve bu kişilere genelde tanı konulmadığını belirtiyorlar. DEHB’nin görülme sebebi kesin olarak belirlenememiştir fakat genetik faktörler, beyindeki beyaz ve gri maddenin hacminde azalma gibi nöroanatomik faktörler ve dopamin ve serotonin sinir yollarında bozulma gibi muhtemel sebepler araştırmalarca sunuluyor. DEHB’nin yol açtığı dikkat eksikliği ve dürtü kontrolünde zorluk, kişinin sosyal becerilerinde bozulmayı tetikleyebilir ve bunun da okulu bırakma ya da sınıfta kalma, madde kullanımı, kaza, işsizlik ve mesleki hayatta istikrarsızlık gibi sorunlarla sonuçlanabileceği görülmüştür. Çocuklukta ve ergenlikte DEHB’nin genellikle, karşı gelme bozukluğu, davranım bozukluğu ve depresif bozukluklarla ilişkisi gözlemlenmiştir ve bunun da kişinin sosyal adaptasyonunu daha da zorlaştırması ve tedaviyi daha da karmaşık hale getirmesi muhtemeldir. Bununla birlikte, nüfusun geri kalanına kıyasla DEHB’li kişilerin ölüm oranının daha yüksek olduğu çalışmalarla görülmüştür.

Önceden DEHB’nin yetişkinlikte devam etmesi konusuna daha kuşkuyla yaklaşılırken, son yıllarda bu konuya daha fazla ilgi verilmeye başlandı. Yakın zamanlarda yapılan, çocukluktaki DEHB’nin gelişimini ve yetişkinlikteki sonuçlarını ele alan uzun süreli çalışmalar, DEHB’nin çocukluktan yetişkinliğe devam edebilen ve yaşam kalitesinde kayda değer bir zarara sebep olan kronik bir bozukluk olduğunun farkına varılmasına büyük bir katkıda bulunmuştur. Çocuklukta DEHB belirtisi göstermeyen DEHB’li yetişkinlerle yapılan diğer bazı çalışmalarda ise çocuk/ergen ve yetişkin DEHB’sinin farklı gelişimsel gidişata sahip iki farklı bozukluk olabileceğinin mümkün olabileceği ihtimali öne sürülmüştür.


DEHB ile Eş Zamanlı Görülen Bozukluklar

Lorenzo ve arkadaşlarının, 27 yüksek kalite araştırmanın taranmasıyla yapılan çalışmasındaki verilere göre, çocuklukta DEHB tanısı alan yetişkinlerin durumu takip edildiğinde en çok deneyimlenen durumun madde ve alkol kullanım bozukluğu, sonrasında da anti-sosyal kişilik bozukluğu ya da suç faaliyeti olduğu görülmüştür. Yukarıda da belirtildiği gibi çocukluk DEHB’siyle birlikte en sık görülen bozukluklardan ikisinin karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu olduğu birçok çalışma ile desteklenmiştir. Bununla birlikte, anti sosyal kişilik bozukluğu ve suç faaliyetinin yetişkin DEHB’sinde yaygınca görülmesinin, yetişkinlikteki bu bozuklukların çocukluktaki karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğundan evrimleşmiş olma ihtimalini desteklediği çalışmada belirtilmiştir. Yetişkin DEHB’si ile birlikte sıklıkla görülen diğer bozuklukların ise anksiyete ve depresif bozukluklar olduğu rapor ediliyor. Yapılan bir çalışmada depresif bozuklukların DEHB ile eş zamanlı görülme oranının %38 olduğu sonucu alınmıştır. DEHB ile birlikte görülen depresif bozukluklar, daha büyük bir işlevsel bozulmaya sebep olması ve daha yüksek intihar oranları dolayısıyla çok daha tehlikeli olabilmektedir. Bununla bağlantılı olarak, yapılan başka bir araştırmada DEHB’li kişilerin intihar girişimi oranı %22 olarak görülmüştür. Çalışmada kronik DEHB’nin en sık görülen komplikasyonunun alkol ve esrar kullanım bozukluğu olduğu belirtiliyor. Yakın zamanda yapılan bir çalışmada DEHB’si olan yetişkinlerin %34-46 aralığında bir kısmının esrar kullanım bozukluğu için tedaviye başvurduğu rapor ediliyor. Çalışmanın sonucunda da belirtildiği üzere, DEHB sadece nörogelişimsel bir bozukluk olarak değil, diğer psikiyatrik bozukluklara ve sosyal uyumsuzluğa sebep olabilecek, yetişkinlikte hayat kalitesine büyük oranda hasar verebilecek, kronik ve kompleks bir bozukluk olarak görülüp, bu duruma daha çok önem verilmelidir.


DEHB Tanısı Alan ve Almamış Olan DEHB’li Kişilerin Farklı Alanlarda Karşılaştırılması

Pawaskar ve diğerleri (2019) tarafından yapılan araştırmada, Lorenzo ve diğerlerinin çalışmasında bahsedilenlere ek olarak, DEHB’li kişilerde DEHB’si olmayan kişilere kıyasla, iş yerinde daha az verim, daha düşük özsaygı ve ilişkileri sürdürebilmede problem yaşama gibi sosyal işlevsellik sorunları olduğu belirtilmiştir. Aynı zamanda bu çalışmada da, sanılanın aksine, DEHB’nin çocuklukta başlayıp yetişkinlikte ortadan kaybolan bir bozukluk olmadığı ve yapılan başka bir çalışmaya göre, DEHB tanısı olan çocukların %50-75 aralığında bir oranda, ergenlikte ve yetişkinlikte de bu bozukluğun belirtilerini gösterdiği belirtilmektedir. Fakat DEHB’nin, tanı konulmamış yetişkinler üzerinde olan hasarı hakkında pek az çalışma olduğuna dikkat çekiliyor ve bu çalışmada DEHB’si olup tanı konulmuş olan ve araştırma sırasında yapılan testte DEHB ile uyum gösteren ama daha önce hiç tanı konulmamış katılımcılar, hayat kalitesi, verimlilik, işlevsellik ve özsaygı değişkenleri üzerinden karşılaştırılıyor. Bu iki grubu değişkenler üzerinden karşılaştırmadan önce DEHB ile eş zamanlı olan durumların yaygınlığı üzerinden test yapılıyor. Daha önce DEHB tanısı almamış grupta tanısı olan gruba kıyasla depresyon, insomnia (uykusuzluk hastalığı) ve yüksek tansiyonun istatistik olarak anlamlı bir şekilde daha fazla olduğu, DEHB tanısı olan grupta ise daha fazla Obsesif Kompulsif Bozukluk olduğu görülüyor. Yetişkinlerle yapılan bu çalışmada DEHB’nin kişilere verdiği sıkıntının, klinik olarak tanı almamış kişilerde daha fazla olduğu görülmüştür. Bu bulgular DEHB belirtileri gösteren birinin bu belirtilerinin değerlendirilip tanı konulmasının ve dolayısıyla da bu durumun getirdiği sonuçları iyileştirmek adına var olan kaynaklara ve tedaviye erişim sağlamasının ne kadar önemli olduğunu vurgular niteliktedir.


Bulgular:

İşi olan katılımcılar arasında tanı almamış grup iş yerinde diğer gruba kıyasla daha fazla devamsızlık, işte gereğinden daha fazla durma ve genel olarak iş verimliliğinde kayıp göstermiştir. Tanı almamış grup tanı almış gruba kıyasla, sosyal hayat, aile hayatı/ev sorumlulukları ve okul/iş hayatında daha büyük bozulma göstermiştir. İki grupta da en çok zorluk çekilen alan sosyal hayat olarak sonuçlanmıştır. Tanı almamış olan katılımcılar, Sağlıkta Yaşam Kalitesi Ölçeğinde (HRQoL) tanı almış katılımcılara kıyasla daha düşük puan almıştır. Aynı şekilde Rosenberg Self Esteem Scale (RSES) puanları tanı almamış grubun daha düşük özsaygıya sahip olduğunu göstermiştir.

Kişilerin DEHB belirtileri gösterdiği hâlde neden klinik bir değerlendirmeden geçmediği birçok sebeple açıklanabilir. Bunlar; belirtilerin farkına varmama, DEHB hakkında yeterli bilgiye sahip olmama ya da doğru olmayan bir DEHB profili bilgisine sahip olma, baş etme yöntemleri geliştirmiş olma gibi sebepler olabilir. Ayrıca DEHB birçok hastalık ve bozuklukla aynı zamanda görülen, ortak belirtiler paylaşan (anksiyete ve depresif bozukluklar gibi) kompleks bir bozukluk olduğu için, çoğu zaman yanlış tanının konulmasıyla da gözden kaçabildiği görülüyor. Bu durumda öncelikle ruh sağlığı alanında çalışan profesyonellerin bir kişi DEHB profiline benzer belirtiler gösterdiğinde, olası eş zamanlı bozuklukları göz önünde bulundurarak, bu kişiyi dikkatli bir değerlendirmeden geçirmesi önemli bir nokta olarak görülebilir. Aynı zamanda toplumun DEHB hakkında bilgilendirilmesi de çok önemlidir. Özellikle de DEHB halk arasında tipik olarak erkek çocuklarında görülen ve fazla enerjik olmaktan ibaret bir bozukluk imajını çizebildiği için, doğru tanı almayı sağlamak ve muhtemel hayat kalitesi düşüşünü engellemek adına, insanların DEHB hakkında doğru ve güncel bilgilere ulaşmasını sağlamak büyük fayda sağlayabilir.


Kaynakça:

Di Lorenzo, R., Balducci, J., Poppi, C., Arcolin, E., Cutino, A., Ferri, P., ... & Filippini, T. (2021). Children and adolescents with ADHD followed up to adulthood: A systematic review of long-term outcomes. Acta Neuropsychiatrica, 1-42.

Pawaskar, M., Fridman, M., Grebla, R., & Madhoo, M. (2020). Comparison of quality of life, productivity, functioning and self-esteem in adults diagnosed with ADHD and with symptomatic ADHD. Journal of attention disorders, 24(1), 136-144.

Song, P., Zha, M., Yang, Q., Zhang, Y., Li, X., & Rudan, I. (2021). The prevalence of adult attention-deficit hyperactivity disorder: A global systematic review and meta-analysis. Journal of global health, 11.


Diğer Yazılarımız