DEPERSONALİZASYON VE DEREALİZASYON BOZUKLUĞUNUN YAYGINLIĞI: SİSTEMATİK BİR İNCELEME

      Depersonalizasyon ve derealizasyon sırasıyla gerçek dışılık duyguları ve kişinin kendisinden ve çevresinden kopma ile karakterize edilen belirtilerdir. Depersonalizasyon ve derealizasyon semptomları, stres veya fiziksel tükenme zamanlarında geçici olarak ortaya çıkabilir. Aynı zamanda sağlıklı bireyler stresli dönemlerde veya fiziksel bitkinlik dönemlerinde “tükenmişlik” olgusunu tanımlamak için bu kavramları kullanmıştır. Öte yandan Depersonalizasyon-Derealizasyon Bozukluğu, bu belirti kümesi kalıcı veya rahatsız edici olduğunda ve işlevsel bozukluklarla eşleştiğinde ortaya çıkar, bu da onu klinik bir tanı haline getirir. Yakın tarihli bir derlemeye göre toplum örneklemlerinde depersonalizasyon- derealizasyon bozukluğunun yaygınlık oranı %1-2 iken, bozukluğun semptomları %26-74 ile genel nüfusta daha yaygındı.

     Derealizasyon ve depersonalizasyonun yaygınlık oranı yapılan beş çalışmada benzer sonuçlar verdi. %0,76 (Schlax, 2020) ila %1.9 (Michal, 2009), hatta örneklem değerleri 172 (Gonzalez-Torres, 2010) ila 13,182 (Schlax, 2020) arasında değişiyordu. Birkaç aykırı değer vardı. Aponte-Soto ve ark. (2019), 40 yetişkinden oluşan bir örneklem arasında yaygınlık oranının %0 olduğunu buldu. Bunun ötesinde, İsrail'deki bir topluluk yetişkin örneği arasında yaygınlık oranı %9,7 idi (Somer ve diğerleri, 2015), genel eğilim ~%1 oranlarıyla tutarsız. Ayrıca ergenlerde (Michal ve ark., 2015) ve lisans öğrencilerinde (Myers ve Llera, 2020) yapılan iki çalışmada yaygınlık oranları sırasıyla %11,9 ve %11'dir. Michal, Wiltink, Till, Wild, Blettner ve diğerleri tarafından yapılan çalışmada katılımcılar arasında potansiyel örtüşmeler olduğu, her ikisi de Gutenberg Sağlık Çalışması'ndan katılımcıları araştırdıkları için, fark edilmelidir.

     İki çalışma, belirtilmemiş veya karışık bozuklukları olan erişkin hastalarda depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu yaygınlık oranlarının %5 (Foote ve ark., 2006) ile %20 (Dorahy ve ark., 2006) arasında değiştiğini bildirmiştir.

     Kültürlerarası bir çalışmada, katılımcılar üç ülkeden yatan psikiyatri hastalarıydı: Birleşik Krallık (n = 31), İspanya (n = 68) ve Kolombiya (n = 41). Bildirilen yaygınlık oranları sırasıyla %41.9, %35.8 ve %17.5 idi. Benzer yaygınlık oranları, karışık veya belirtilmemiş hastalarda bulundu: Meksika'da %6 (García ve ark., 2006) ve İsviçre'de %4,4 (Mueller-Pfeiffer ve ark., 2012).

DDB’nin Komorbid Olarak Görüldüğü veya Eşlik Ettiği Hastalıklar

a) Anksiyete Bozuklukları

Dört çalışma anksiyete bozukluğu olan hastalarda depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu yaygınlığını ortaya koydu. Türkiye'de üç çalışma ve İspanya'da bir çalışma yapılmıştır. Yaygınlık oranları %3,3 ile %20,2 arasında değişmektedir. Türkiye'de yapılan bu çalışmalarda panik bozukluğunda yaygınlık oranları %3,3, sosyal anksiyete bozukluğunda %6,3, obsesif-kompulsif bozuklukta ise %10,3. İki çalışmada da yaygınlığı hesaplarken diğer dissosiyatif bozuklukların (yani dissosiyatif amnezi + duyarsızlaşma) yanı sıra depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu tanısı alan hastaları dahil ettik. Bununla birlikte, yalnızca depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğu tanısı konan hastaların oranları bu üç çalışmada nispeten tutarlıydı: %3,3, %5,3 ve %3,84. Spesifik olarak panik bozuklukları için, İspanyol popülasyonunda yaygınlık oranı (%20,2) Türk popülasyonundan (%3.3) çok daha yüksektir.

b) Dissosiyatif Spektrum Bozuklukları

Dissosiyatif spektrum bozukluğu olan hastalar arasında yürütülen iki çalışma vardı. Bununla birlikte, bu iki popülasyon arasında konversiyon bozukluğu olan hastalarda %3,7 (Yayla ve ark., 2015) ve epileptik olmayan nöbetleri olan hastalarda %20,4'te (Mitchell) depersonallizasyon-derealizasyon yaygınlığı oranlarında büyük bir farklılık vardı.

c) Madde Kullanım Bozuklukları

İki çalışma, madde kullanım bozukluğu olan hastalarda depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun yaygınlığını araştırdı. Alkol bağımlılığı olan Türk örneklemlerde yaygınlık oranları %1,8 (Evren ve ark. 2007), opiyat kullanım bozukluğu (vücudun mekanizmasını olumsuz yönde etkileyen maddelerin kullanılması, bu yüzden kişinin zarar gördüğü hâlde bu maddelerin kullanımını bırakmamasıdır) olan İsrail örneğinde ise %5,9'dur (Somer ve ark. 2015). Bu iki çalışmadaki hastaların sadece %5,9’u kadın olmak üzere çoğu erkekti.

d) Kişilerarası İstismar

Somer ve arkadaşları, aile içi şiddete maruz kalmış kadınlarda derealizasyon-depersonalizasyon oranının %53.8 olduğunu bulmuştur. Aponte-Soto ve ark. (2019), kişilerarası istismar öyküsü olan 40 yetişkinden oluşan bir örneklemde %25'lik daha düşük bir yaygınlık oranı bulmuştur.

Diğer spesifik bozukluklar: Üç çalışma, diğer spesifik bozukluklarda depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun yaygınlığını incelemiştir. Gonzalez-Torres ve ark. (2010) yatarak tedavi gören şizofreni veya şizofreni spektrum bozukluğu olan İspanyol hastalarda yaygınlık oranlarını %16,3 olarak bulmuştur ve birinci derece akrabalarının %1,4'ü de tanı ölçütlerini karşılamaktadır. Sırbistan'da yapılan bir başka çalışma (Žikić ve diğerleri, 2009) depresyonlu kişilerde depersonalizasyon-derealizasyon yaygınlığının %47,6 olduğunu ve sınırda kişilik bozukluğu olan 21 Kanadalı ayaktan hasta üzerinde yapılan bir çalışmada (Korzekwa ve diğerleri, 2009) %19'luk bir yaygınlık oranı saptamıştır.

Sonuç

Genel popülasyona kıyasla ruh sağlığı sorunları olan hastalarda depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun daha yaygın olduğu açıktır. Spesifik bozukluğu olan hastalarda yaygınlık oranları %1,8 (Evren ve ark., 2007) ile %53,8 (Somer ve ark., 2015) arasında değişmektedir. Bulgularımız, depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun genç popülasyonda daha yaygın olduğunu ve yaklaşık %11'lik yaygınlık oranı ile, dissosiyatif semptomların ergenlerde daha yaygın olduğuna dair mevcut kanıtlarla uyumlu olduğunu göstermektedir. Ayakta ve yatan hasta örneklemlerinde depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun yaygınlık oranı, daha ağır ruh sağlığı sorunları olan hastalarda bozukluğun daha yaygın olduğunu düşündürmektedir. Diğer dissosiyatif spektrum bozuklukları olan hastalarda yaygınlık oranlarının geniş aralığı, kullanılan tanı ölçütlerindeki farklılıklarla açıklanabilir; örneğin, Yayla et al. (2015) SCID-D'yi kullanırken Mitchell ve ark. (2012) öz bildirim ölçeğini kullanmıştır. Bu durumda Mitchell ve ark.nın yaptığı çalışmada %20 gibi yüksek bir yaygınlık görülmektedir. Kişilerarası istismar yaşayanlarda depersonalizasyon-derealizasyon bozukluğunun yaygın olduğuna dair tutarlı kanıtlar vardır. Kişilerarası istismar deneyiminin DD bozukluğunun sonucu olması muhtemel olmadığından, kişilerarası istismarın DD bozukluğu için bir risk faktörü olabileceği tahmin edilebilir. Bununla birlikte, klinisyenlerin özelliklerine ve tedavisine aşina olmaması ve DD bozukluğu ile depresyon arasındaki örtüşme nedeniyle yanlış tanı konulabilmesi nedeniyle DD bozukluğu klinik ortamlarda ciddi şekilde ihmal edilmektedir (Michal ve ark., 2016). Klinisyenler, hastaları teşhis ederken DD bozukluğu olasılığının farkında olmalı ve hastaları tedavi ederken komorbiditenin etkisini dikkate almalıdır.

Kaynakça:

Jinyan Yang, L. S. Merritt Millman, Anthony S. David & Elaine C.M. Hunter (2022): The Prevalence of Depersonalization-Derealization Disorder: A Systematic Review, Journal of Trauma & Dissociation

Diğer Yazılarımız