top of page

HAMÄ°LELÄ°KTE DEPRESÄ°F SEMPTOMLARIN YENÄ°DOÄžAN ÃœZERÄ°NDEKÄ° ETKÄ°SÄ°

Güncelleme tarihi: 14 Ara 2023




Anne adayları için eşsiz bir heyecan ve mutluluğun da eşlik ettiği hamilelik dönemi, vücutta yaşanan değişimler sebebi ile zaman zaman anneler için zorlayıcı bir süreç olabilmektedir. Bu süreç, depresif semptomlara sahip olan anneler için daha da zorlayıcı geçmektedir. Hamilelik sırasında depresyon, hem kadınlar hem de çocukları üzerinde kısa ve uzun vadeli olmak üzere bir çok olumsuz sonuçlara neden olabilecek bir risk faktörüdür. Literatürde yapılmış bir çok araştırma, gebelik sırasında yaşanılan depresif semptomların ani düşük, erken doğum, ağrılı doğum ile ilişkili olduğunu göstermiştir. Buna ek olarak yenidoğanda büyüme geriliği, düşük Apgar skor (Yeni doğmuş bir bebeğin fiziksel durumunun bir ölçüsüdür. Kalp atış hızı, solunum çabası, kas tonusu, stimülasyona yanıt ve cilt rengi için puanlar (2, 1 veya 0) eklenerek elde edilir; on puan mümkün olan en iyi durumu temsil eder.), düşük doğum ağırlığı, yenidoğan bakım ünitesine daha sık yatış gibi önemli fizyolojik sonuçları da olmaktadır. Hamilelik sırasında ve sonrasında oluşabilecek bu olumsuz durumlar, anne için travmatik bir duruma dönüşebilir ve buna bağlı olarak annede doğum sonrası anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu riski artabilir. Kısacası, doğum öncesi anne depresyonu, hamilelik süreci veya sonrasında komplikasyon riskini arttırarak doğum sonrası dönemde olumsuz psikolojik sonuçlara yol açma riskinide arttırmaktadır.


Yapılan bazı araştırmalar, depresyonun annenin duygusal becerilerini etkileyebileceğini ve doğum öncesi çocuğa bağlanma gelişimini engelleyebileceğini göstermiştir. Tani ve diğerleri, hamilelik sırasında annenin çocuğa bağlılığının düşük olmasının, kadının doğum deneyimi üzerinde olumsuz bir etki yaratabileceğini bildirmiştir. Doğum öncesi bağlanma, doğum sırasında anne ile çocuk arasındaki bağı ifade etmektedir. Doğumdan sonra yeterli bir annelik rolü üstlenebilme becerisi ve ileriki anne-çocuk ilişkisinin kalitesini etkileyebilmektedir. Bu yüzden doğum öncesi bağlanma, çocuğun gelişimi üzerinde önemli bir değişken olarak kabul edilebilir. Bu bağlanma, doğum deneyimi için koruyucu bir faktör de olabilir.


Literatürdeki bu bilgilere dayanarak, Ponti ve diğerleri 18-42 yaşları arasındaki toplam 203 hamile kadın üzerinde Floransa, İtalya’da bir araştırma yapmışlardır. Gebeliğin 31-32. haftalarında kadınlar Beck Depresyon Envanteri ve Prenatal (Doğum Öncesi) Bağlanma Envanterini doldurmuştur. Doğum günü, hastane sağlık personeli doğumun klinik verilerini (doğum süresi, epidural analjezi (ağrısız normal doğumdur. Analjezi, ağrısızlık demektir. Epidural, alt omurgadaki sinirlerden beyne giden ağrı sinyallerini engelleyerek doğum öncesi ve doğum sırasında ağrıyı hafifleten bir anestezi türüdür.) oksitosin ( doğum sırasında oksitosin kullanılması, rahim kaslarının gerilmesini sağlayarak doğumu kolaylaştırır.) uygulama süresi, doğal ve sezaryen doğum, doğumdaki Apgar skoru ve yenidoğan bakım ünitesine kabul.) kaydetmiştir.

Sonuçlar

Sonuçlara bakıldığında;

-Kadınların hamilelik sırasındaki depresyon semptomlarının varlığı, doğum öncesi çocuğa daha kötü bağlanmayı teşvik ettiği sonucuna varılmıştır. Yani, depresif semptomların varlığı, doğum öncesi çocuğa bağlanma ile negatif yönde ilişkilidir.

 -Aynı şekilde, doğum öncesi bebek ile iyi bir bağ kurulamasının da doğum deneyimini doğum süresi, epidural analjezi ve oksitosin açısından etkilediğini göstermektedir. Doğumun bu klinik yönleri de daha düşük Apgar skorunu etkilemektedir. Bebek ile iyi bir bağ kurulamaması, Apgar skoru ile negatif yönde ilişkilidir.

-Depresyon semptomlarının doğum süresi, epidural analjezi ve oksitosin kullanımını etkilediği görülmüştür. Diğer bir deyişle, kadınların depresif semptomatoloji düzeylerinin yüksek olması doğum süresi, epidural analjezi ve oksitosin ile anlamlı ve pozitif yönde ilişkilidir.


Bu veriler,  gebelik sırasında depresif semptomların, kadınların doğum deneyimini ve yenidoğanın refahını etkileyen önemli bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. Ayrıca, sonuçlar, gebelik depresyonunun yalnızca doğum deneyimi ve yenidoğanın refahı için değil, doğum öncesi çocuğa bağlanmanın üzerindeki önemli rolü de göstermiştir. Doğmamış çocukla olumlu bir etkileşim ve sıcak bir duygusal bağ, doğum sırasında doğum deneyimini iyileştirebilir (Tani vd., 2017). Bu ilk duygusal bağ, doğumdan sonra sağlıklı bir anne-çocuk etkileşimi oluşması için önemli bir basamaktır. 


Tüm bunlara ek olarak, doğum öncesi depresyonun, çocukların zihinsel sağlığı üzerinde de zararlı etkileri olduğu bulunmuştur. Bu etkiler arasında güvensiz bağlanma; bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimde bozulma ve uzun vadeli davranış sorunları yer almaktadır. Anne depresyonuna maruz kalan yenidoğanlar, düzensiz uyku ve zor mizaç gibi daha fazla düzensiz/bozulmuş davranış gösterir ve bu da karşılıklı olarak anne depresyonunu daha da artırabilir. Daha büyük çocuklar ise dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, davranış sorunları ve davranım bozukluğu açısından daha yüksek risk altındadır. Daha kesin bir ifadeyle, perinatal depresyon, erken çocukluk döneminde başlayan ve genç yetişkinliğe kadar devam eden depresyon ve anksiyete dahil olmak üzere duygusal sorunlar için artan bir riskle ilişkilendirilmiştir.


Bu bulgular, doğum öncesi yardımın annenin fiziksel bakımıyla sınırlı olmadığını, hem annenin hem de çocuğun sağlığı ve refahı üzerinde önemli sonuçları olan hamile kadınların duygusal ve ilişkisel zorluklarını birlikte ele alması ve desteklemesi gerektiğini öne sürerek klinik uygulamalar için oldukça önemlidir. Buna ek olarak, bu bulgular, hamile kadınlarda depresif semptomatolojinin risk durumunu ve annenin, çocuğun ve tüm ailenin refahını kolaylaştırmak ve iyileştirmek için hamilelik sırasında depresif semptomların erken teşhisi ve tedavisi ihtiyacını doğrulamaktadır. Gebelik boyunca annenin ruh sağlığı, çocuğunun sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimi açısından son derece önemlidir.  Uygun müdahale ile anne depresyonunun hem anne hem de çocuk için olumsuz gidişatı önlenebilir.

                                                                                                                 

 

 

                                          

Referanslar                                                      

 

Goodman JH. Perinatal depression and infant mental health. Arch Psychiatr Nurs. 2019 Jun;33(3):217-224. doi: 10.1016/j.apnu.2019.01.010. Epub 2019 Jan 25. PMID: 31227073.

 

Martina Smorti, Lucia Ponti & Franca Tani (2019): Maternal depressive symptomatology during pregnancy is a risk factor affecting newborn’s health: a longitudinal study, Journal of Reproductive and Infant Psychology, DOI: 10.1080/02646838.2019.1581919

 

Tani, F., Castagna, V., & Ponti, L. (2017). Mothers’ social perceived support, anxiety and prenatal attachment to child: Which direct and indirect influences on delivery clinical indices? International Journal of Health Sciences and Research, 7(4), 346–352.

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page